Bülent: Gitmiyorum Emine. Burada kalıyorum. Eskisi gibi tekrar işimin başına döneceğim. |
I’m not going, Emine. I’m staying here. I’m going back to my job, like before. |
Emine: Yaa.. Demek fikrini değiştirdin. |
Oh... So you’ve changed your mind. |
Bülent: Evet. Babam evlenmemizi kabul etti. |
Yes. My father consented to our marriage. (Lit., accepted our getting married) |
Emine: Neler diyorsun Bülent? Gerçek mi söylediklerin? |
What are you saying, Bülent? (Lit., what things) Is it true? (Lit., Are the things you’re saying true?) |
Emine: İnanamıyorum bir türlü. |
I just can’t believe it. |
Bülent: İnan sevgilim. İnan bana. |
Believe it, my darling. Believe me. |
Bülent: Fakat niçin ağlıyorsun? Hadi sil gözlerini. Bütün üzüntüleri gerilerde bıraktık artık. |
But why are you crying? Come on, wipe your tears. (Lit., your eyes.) We’ve finally left all cares behind. |