Narrator: Nihayet tren yavaşca kıpırdadı. Sonra peronu dolduran kalabalığın yanından ağır ağır ilerlemeğe başladı.. |
Finally the train slowly began to stir. Then it began to inch forward away from the crowd filling the platform. (Lit., to advance slowly... from the side of the crowd) |
Hakkı: Hadi hoşça kalın. |
Good-bye. |
Emine and the Children: Güle güle.. Yolun açık olsun.. |
Bye, bye. Have a good trip! |
Narrator: Sallanan mendilleri yaşlı gözleri geride bırakarak uzaklaşan vagonların ardından Emine bir müddet daha baktı durdu.. |
For a while longer Emine stood and watched after the cars that were moving off, leaving behind the waving handkerchiefs and teary eyes. |
Emine: Sen onun yardımcısı ol Allahım.. |
(You) be his helper, dear God. (Lit., my God) |
Emine: Hadi eve dönelim çocuklar. Babanız gitti artık.. |
Come on, kids, let’s go home. (Lit., return home) Your father has gone now. |
Elif: Anne ben gazoz isterim. |
Mother, I want a soda. |
Mehmet: Ben de.. |
Me too. |